30 Aralık 2014 Salı

'14'ten Geriye: Şarkılar ve Albümler

Son bir yılı gözden geçirmek adına 2014'te en çok dinlediğim şarkı ve albümlerden birer adet "geri sayım playlist'i" oluşturdum. Esas amaç yeni yıl bitmeden insanlara ulaşacak şahsi bir "best of" listesi oluşturmaktı. Ancak elbette 2015'te dinleseniz de listenin anlamından bir şey eksilmeyecektir. Özün sözü:

14'ten Geriye: Şarkılar

14- Stevie
-Kasabian

Kasabian'ın son albümü, en iyi çalışmaları değildi belki ama insanı bağımlısı yapacak güzellikte birçok şarkı barındırıyordu. "And all the kids they say/Live to fight another day" gibi çok karanlık ve gaz bir nakarat sözüne sahip bu parça, bu yıl kesinlikle en çok dinlediklerimden biri oldu. Yeni yıl öncesi güçlü bir moda girmek için de iyi bir açılış...

13- Right on, Frankenstein!
-Death From Above 1979

2004'teki ilk albümleriyle hatırı sayılır bir takipçi kitlesi edinmişti bu garage/noise/dance/punk/rock ikilisi.. 10 yıl sonra ise ikinci albüm "The Physical World" geldi. Önceki şarkıdan aldığımız gaz, bu şarkıda biraz daha büyüyor. "I don't wanna die but I wanna be buried/Leave me at the gates of the cemetery" gibi yine karanlık sözlere bu defa dance-punk musikisi ekleniyor ve yerinizde duramıyorsunuz.. Bittiyse sıradaki şarkı...

12- Bent to Fly
-Slash feat. Myles Kennedy & The Conspirators

Şimdi şunu söyleyin, Slash'in gitarına Myles Kennedy'nin vokalleri cuk oturmuyor mu? Bana göre son yıllarda kurulan en başarılı ortaklık budur. Bu şarkı ise insanı bildiğin kanatlandırıyor. Cidden. Buyrun sözler konuşsun: "I won't stop running/I'm only getting closer/To getting off the ground this time/The sky is calling, the wind is at my shoulders/Won't let this chance pass me by/Mama, I'm bent to fly"...

11- King
-Eluveitie

İsviçreli folk/melodik death/Celtic metal topluluğu Eluveitie ile tekrar karanlık ama kararlı bir atmosfere geçiyoruz. Son konsept albümleri Origins'ten çıkan çokça sevdiğim bir şarkıdır King. Eğer gidip görebilirsek Şubat'ta Garajistanbul'da da bu şarkı ve daha niceleriyle bizleri beklerler. Velhasılkelam işte size Kelt Kralı Ambicatus'un hikayesi...

10- Anısına
-Pink Floyd

Richard Wright'ın anısına mı? Peki olay bundan ibaret olsa şarkı adı niye Türkçe olsun? Belki Gezı Direnişi'nde hayattan koparılanlara bir atıf vardır? Her halükarda David Gilmour ve Nick Mason'dan 21. yüzyılda böyle duygu yüklü bir parça çıkması harika, e malum, kendileri Pink Floyd'un iki kemik üyesiydi zamanında... O zaman bize de takdir edip hayran kalmak düşer. Gezi Direnişi'nde ve dünyanın dört bir yanında yitirdiğimiz güzel insanların anısına... Anısına... Anısına.

9- Outside
-Foo Fighters

Sonic Highways bana göre biraz kendi yükünün altında ezilen bir albüm. Ancak bir-iki adet çok hoş şarkının ortaya çıkacağı da belliydi. Bunlar içinde (Subterrannean ve I Am A River dahil olmak üzere) beni en çok kendine çeken Outside oldu. Arada bir yerde o kadar iyi bir riff var ki arak olabilir gibi, ki muhtemelen öyledir, ama olsun yine de bütünlükte çok net parça... "I wanna get outside, outside, of me"...

8- Born in Chains
-Leonard Cohen

Şimdi biraz sakinleşelim ve büyük şair Leonard Cohen'in pasif protestosuna katılalım... Cohen'in Yahudi geçmişini yad ettiği bu nostaljik parça albümdeki diğer birçok şarkı gibi klasik olmaya aday. Duygu yüklü ve vurucu, 80. yaşını yaşayan bir adamdan beklenmeyecek kadar güçlü bir sesle. Ne de olsa o eski bir toprak, bir ozan... 

7- Give Us A Kiss
-Nick Cave & The Bad Seeds

...ve Nick Cave. O da bir başka ozan, sadece daha genç. Artık orkestrası haline gelmiş arkadaşlarından oluşan grubu Bad Seeds ile kaydettiği bu şarkının gün yüzüne çıkması 20,000 Days on Earth ile mümkün oldu. İyi ki de vardı, oldu. "Childhood days/In a shimmer haze/Give us a kiss." Melankolik ve gönül fetheden harika bir parça... Merak etmeyin biraz daha böyle duygusal takılacağız.

6- Hostiles
-Damon Albarn

2014'te ilk solo kaydını dinleyicilerine sunan önemli bir isim Damon Albarn'dı. Tema açısından oldukça içine kapanık ama bir o kadar da etkileyici bir albüm olarak görünen Everyday Robots'un bu hüzünlü parçanın ilhamı Albarn'a küçük kızıyla oynadığı video oyunları vesilesiyle gelmiş. Malum, adam oldukça üretken. Bu üretkenlik neyse ki müziğinin kalitesinden bir şey düşürmüyor. Hani, Blur bir daha birleşmese darlamaz beni artık.

5- Weight of Love
-The Black Keys

Black Keys şu sıralar kariyerinin zirvesini yaşayan gruplardan. İlk zamanlarındaki o asi blues sound'unu büyük ölçüde yitirmiş olsalar da hala özgünler ve sürekli kendilerine bir şeyler katmayı başarıyorlar. Turn Blue'nun bu açılış parçası progresif bir yapıya sahip, seksi bir kayıt.

4- Disappearing
-The War On Drugs
Bu senenin en net indie grubu kesinlikle The War On Drugs idi. 7 dakikalık saykedelik bir şaheser olan bu parça ise bende halen eskimedi. KCRW'dan bu canli performansı dinleyin ve kendinize gelin... veya kaybolun.


3- Dreaming a City (Hugheskova)
-Manic Street Preachers
Manics son iki albümde toplam 3 enstrümental parçaya yer verdi ve üçü de cidden enfes işler. Nicky Wire'a göre "bozulmaya başlayan bir ütopya"yı tasvir eden bu parça, kesinlikle Manics'in kariyerinin ve bu yılın en iyilerinden. Progresif yapısı ve sapkın atmosferiyle hala keşfetmediyseniz sizi sarsmayı bekliyor. Çünkü bazen sözsüz bir parça, çok daha fazla şey anlatır. Biz de düş kurmaya devam ederiz... Bir hayranın hazırladığı yukarıdaki video da oldukça başarılı sayılır.

2- Rainbow
-Robert Plant

Robert Plant'ten adı gibi renkli bir parça olan Rainbow, melodisinin cazibesiyle listede üst sıralardan bir yer kazandı. "I will bring the song for you/And I will carry on" diye sesleniyor Plant o meşhur vokal perdesiyle. Fazla söze gerek yok.



 1- Lazaretto
-Jack White

Senenin en rock'n roll parçalarından Lazaretto, Jack White'ın gitarıyla, karizmasıyla ve insanı eriten vokalleriyle hemen hemen herkesin takdirini kazanmış bulunuyor. "And even God herself has fewer plans than me", "When I say nothing/I say everything" şarkıdaki cool kısımlardan sadece bir kesit. Bu sıraya yerleşmesi haliyle pek zor bir seçim olmadı.







Bonus: Sue (or In A Season of Crime)
-David Bowie

Herhangi bir sıraya yerleştiremediğim şarkı, David Bowie'den gelen 7 dakikalık progresif caz parçası oldu. Zira geçen seneye kadar kendisinden bir dahi haber alamamaktan korktuğumuz Bowie üstadın hala eskisi kadar üretken olması, başlı başına bir umut sebebi. Kendisini daha birçok yıl boyunca aramızda görmemiz temennisiyle...







14'ten Geriye: Albümler:

14- A Letter Home
-Neil Young

Başlangıcı Neil Young ile yapıyoruz. İşte karşınızda bu senenin en orijinal albüm fikri. Taş plağın ses kalitesinde bir cover albümü kaydedip yayınlamak. Bundan daha nostaljik ve sahici abüm zor bulunur. Neil Young bu albümle çıkagelerek gönülleri bir kere daha fethetti. Üstelik projenin arkasındaki isim Jack White idi...






13- Soused
-Sun O))) & Scott Walker

Deneysel drone metal grubu Sun O))) kült mertebesine ulaşmış bir grup. Scott Walker ise eski bir avant-garde/art rock müzisyeni. Bu isimlerin ortaklığının meyvesinin ise Loutallica Lulu'nun aksine oldukça başarılı olduğu da aşikar. Yine az sayıdaki şarkı, geniş bir süreye yayılmış, usul usul akıyor. Bu albüme bu senenin en iyi ortaklığı diyelim hatta.






12- Syro
-Aphex Twin

Farklı ve iyi bir şeyler arayanlara şiddetle tavsiye edilir. Her birinin başlığı bilgisayar yazılım kodu gibi olan 11 şarkıyı dinlerken cidden iyi bir elektronik müzik olduğunu fark edeceksiniz. Söyleyebileceğim başka bir şey yok çünkü Aphex Twin hakkında pek bir şey bilmiyorum. Ama Syro'yu tanırım iyi çocuktur.







11- Are We There
- Sharon Van Etten

Zamanımızın güzide seslerinden Sharon Van Etten, kariyerinin en iyi eserini sunarak arzı endam etti bu sene müzik çalarlara. Hüzünlü sesi Lana Del Rey'den çok daha etkileyicidir zannımca. Afraid of Nothing, Your Love is Killing Me gibi şarkılar gecenin bir yarısını canınızı acıtabilir, dikkat.







10- Lament
-Einstürzende Neubauten

Çılgın Alman Blixa Bargeld ve arkadaşları, size son çalışmalarını sundu: Lament. İsteyen müzik desin, isteyen tiyatro, isteyen sanat. Ama Einstürzende Neubauten her zamanki kadar deneysel, gerçekçi ve çarpıcı. 1. Dünya Savaşı'nın konu edinen bu son albümleri de ilerde diskografilerinin vazgeçilmezlerinden olur.






9- To Be Kind
-Swans

İnsanı hayrete düşüren ilginç bir grup Swans. Deneysel çizgiden ayrılmayıp daima şaheser niteliğinde albümler üretebilen grupların sayısı günümüzde bir elin parmağını geçmez ama Swans, tam da böyle bir grup. Michael Gira'nın dehasına bağlayabilir miyiz bunu? Bu arada, bu son albüm de geçen seneki The Seer gibi uzun ve içine girseniz çıkamayacağınız şarkılardan mürekkep.





8- Once More 'Round the Sun
-Mastodon

İçine girmesi zor bir müzik yapıyor Mastodon. Ama girenler de hastası oluyor adamların. Her bir üyenin vokale katkıda bulunmasının yanısıra hiçbirinin imaj derdine düşmeyip sadece iyi müzik yapması da gruba olan sevginizi depreştirecek unsurlar. Dahası, bu albüm baştan sona hayata olan bakışınızı olumlayacak sözlere sahip... Çok makara. Dinleyin keşfedin.






7- The Mountain 
-Haken

Senenin progresif albümü deyince oyum Haken'dan yana olacak. Eski tarzları biraz yumuşatıp üstüne bir de jazz fusion katan Haken, bu albümde tıpkı bir dağcı misali her şarkıda biraz daha yükseğe tırmanıyor, bu yolculuğunu da Atlas Stone, Cockroach King ve Pareidolia gibi şarkılar aracılığıyla yapıyor. Sağlam albümdü vesselam.






6- Pale Communion
-Opeth

Mikael Akerfeldt'in "Artık death metal'i o kadar da dinlemiyoruz, bu albüm de sözümüzdeki değişikliği yansıtacak." açıklaması yerinde bir açıklamaydı ve sonuç hiç de hüsrana uğratmadı. 70'lerin o saf hard rock sound'u ve incelikli progressive yapısıyla ilk dinleyişte aşık olabileceğiniz bir albümdü Pale Communion. Mart'ta İstanbul'da randevumuz var, canlı dinlemek nefis olacak.





5- Lost In The Dream
-The War on Drugs

Amerikali indie ekibinin 3. albümü neredeyse her müzik eleştirmeninin ilgisini çekti. Eyes to the Wind, Burning, Under the Pressure, Red Eyes, Disapearing derken tüm şarkıları saya saya albümün öne çıkan şarkılarını seçemediğiniz, içinizde büyüyen bir albüm. Henüz duymadıysanız arşivinize eklemelisiniz.






4- Lazaretto
-Jack White

Jack White hakkında söylenecek çok şey var ve bu yüzden pek de bir şey yok. Kendisi çağımızın müzik dahilerinden, 21. yüzyıla kendi dokunuşunu kattığı için şanslıyız. Şu sıralar hakettiği bir şekilde kariyerinin zirvesinde bulunan dünya çapında takdir kazanmış bir virtüöz. Son albümüyle külliyatına yeni klasikler kattı ve inanıyoruz ki bunu yapmaya devam edecek.





3- Lullaby and... The Ceaseless Roar
-Robert Plant

Müziğin babalarından Robert Plant de bu sene nispeten sessiz sedasız bir albüm için çıkardı. Dünya müziğini harmanladığı bu albüm muhtemelen ustanın en iyi eserlerinden biri. Eski bir şarkı olan Little Maggie'ye getirdiği bir yorumla açılıyor ve su gibi akıp gidiyor. Dingin kafayla dinlenecek önemli bir albüm.







2- Popular Problems
-Leonard Cohen

80. doğumgününde Kanadalı ozan bir sürpriz yaptı ve dünyaya karşı sessizce hiddetlendiği bu mütevazı albümle ortaya çıktı. İlk şarkı Slow sizi yanıltmasın, daha ilk başta açıklıyor Cohen: "It's not because I'm old/ It's not the life I lived/I always liked it slow/That's what my mama said". Geri kalan 8 parça ise çok daha derin anlamlı ve etkileyici. Muhtemelen The Future'dan bu yana ustadan gelen en iyi çalışma. İçinizde büyüyor.





1- Futurology
-Manic Street Preachers

2014'te tekrar tekrar dinlemekten usanmadığım albüm Futurology idi kesinlikle. Böylesine sevdiğim ancak son yıllarda müzikal açıdan biraz kararsız kalmış bir grubun kendini başarılı bir şekilde tazelediğine tanık olmak sevindiriciydi. Space-rock baladı Divine Youth, sanat aşkını tasvir eden Black Square ve distopik esintiler taşıyan Dreaming a City (Hugheskova) gibi parçalar albümü benim gözümde hep taze tutacak.





Bonus: The Endless River
-Pink Floyd

Herhangi bir sıralamaya koyacak cesareti bulamadığım albüm, senenin müzik mucizesi olan The Endless River'dır. Mucize derken en iyi Pink Floyd albümlerinden biri olduğu iddiasında da bulunmayacağım nitekim degil, lakin kusursuz olmasına gerek de yok. Ne de olsa biz doğduktan sonra yayınlanmış bir Pink Floyd albümü duyma fikri sahiden paha biçilemezdi ve o fikir gerçekleşti. Biz de mucizelere inandık.. ve bu da geleceğe duyduğumuz umudu tazeledi derinlerde bir yerde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder