20 Temmuz 2014 Pazar

İnceleme: Futurology

9.5/10
Benim gibi Manics'in tüm albümlerini hatmetmiş sıkı bir hayransanız şu fikirde hemfikiriz demektir: Bu grubunki kadar cezbedici bir müzikal ideolojiye sahip sanatkarlar karşımıza sık çıkmıyor. Başka hangi grup şarkı sözlerinde Nietzsche, Stephen Hawking, Richard Nixon, Madonna, Adolf Hitler, George Orwell ve Pablo Picasso'dan bahseder? Başka hangi grup sosyalizmin bayrağını bu kadar dikkat çekici biçimde kariyerinde dalgalandırmıştır? Başka hangi grup kariyeri boyunca hem Motown Junk gibi sıkı, agresif bir punk şarkısı; hem Your Love Alone Is Not Enough gibi insanı coşturan bir pop şarkısı; hem de Britanya'nın müzik listelerinde yeni milenyumun ilk No.1 parçası olan The Masses Against the Classes'ı icra etmiştir? Başka hangi grup yıllara ve Richey Edwards gibi acı bir kayba göğüs gerip hala ayakta ve radikal kalabilir?
Çoğu hayran gibi benim gözümde de, Richey sonrası gelen albümlerde Manics'ten bir şeyler koptu, eski duruşları biraz sarsıldı. Ama bu durum hala dinleyicileri büyüleyen, önceki kayıtlardan farklılığıyla şaşırtan albümler yapmalarını engellemiyor. Bu milenyumun ilk 10 yılını Manics için bir silkelenme dönemi olarak görürsek, son 3 albümle de emektar ve uzman müzisyenler olma yolundaki basamakları uygun adım tırmandıklarını görebiliriz. Sahiden de dokuzuncu albüm Journal for Plague Lovers'tan sonra gelen Postcards from A Young Man, ruhsal açıdan olgunlaşmış 3 adamın ortaya koyduğu güçlü bir pop/rock albümüydü. Ardından bir ara verdiler ve tekrar ortaya çıktıklarında ellerinde bir değil, iki albüm vardı. İlki bir şarkı hariç tamamen akustik folk şarkılarıyla örülü Rewind the Film idi. Daha "sert" bir altyapıya sahip ikinci albümü ise sonraya bıraktılar. Şimdi merakla beklenen o çalışma da elimizin altında.
Albüm yayınlanmasından birkaç gün önce torrent'e düşünce, zaten daha sonra albümü plak koleksiyonuma ekleyeceğimin bilinciyle, vicdanım rahat bir şekilde kendime hakim olamayıp albümü indirdim. O günden beri esiriyim desem mübalağa olmaz herhalde! Her zamanki gibi müzik tarzında yeni ufuklara göz kırpan bir çalışma olmasının yanında, çok hoş sürprizlerle karşılaştığımı da söyleyebilirim dinlerken. Öncelikle Generation Terrorists ve The Holy Bible'dan bu yana yapıkları en evrensel, en politik söylemler içeren albüm olduğu muhakkak. 47 dakikalık sürenin tümünde David Bowie'nin Berlin döneminden ilham aldığını açıkça hissettirmesi de cabası. Yüzeysel olarak bakıldığında kimi zaman Low gibi minimalist bir albüm, kimi zaman ise başka grupların harmanlanıp yoğurulmuş hali.
Şarkı şarkı kısa ve acısız bir tura çıkacak olursak: Futurology'nin insanı gülümseten vokal ve besteleriyle açılışı yapan albüm, (Bir gün geri geleceğiz, aslında asla gitmemiştik. Bir gün geri döneceğiz, ne kadar acıttığı önemli değil ve acıtıyor.) yerini albümün sözleri kimilerince yanlış yorumlanan ilk single'ı Walk Me To The Bridge'e bırakıyor. Ardından gelen Let's Go To War, marş ritmiyle aklınızda kalacak; aynı durum albümün en özel parçalarından Europa Geht Durch Mich için de geçerli. The Next Jet to Leave Moscow (Ben görüp görebileceğin en ikiyüzlü adamım... Demek Küba'da oynadın, hoşuna gitti mi birader? Bahse varım gururlandın seni aptal piç kurusu...) albümün en muhalif yüzlerinden biri yine. Bu noktadan sonra ise albümün en sürprizlerle dolu kısmı başlıyor. Georgia Ruth'un büyüleyici vokalleriyle bir anda insanın dikkatini çeken Divine Youth, efsanevi Bowie şarkısı Space Oddity'nin ayarında kaydedilmiş modern bir space rock baladı. Ve sonra bir başka sürpriz: Sex, Power, Love & Money... Açılışını duyduğunuzda "Hobaa, bu da nereden çıktı?" diye düşünmeden duramadığınız, ancak Generation Terrorists'in içinden kopup gelmiş olabilecek, bir de üstüne rap vokalleri eklenmiş bir hard rock parçası kendileri. Albümün iki enstrümental parçasından biri olan Dreaming A City (Hugheskova), melodileriyle adeta "amacından sapmış bir ütopya kenti"ni tasvir ediyor. Ardından gelen Black Square'de grubun sanat sevdasını duyuyoruz. (Modern sanat diye bir şey yoktur, sanat ebedidir.) Şarkı da deneysel bir parça gibi başlayıp adını modern sanata ait ünlü bir tablodan alıyor zaten. Between the Clock and the Bed albümün bir diğer sürprizi: Green Gartside'ın konuk vokalleriyle tam bir "80ler disco pop'u"... Misguided Missile ve The View from Stow Hill, ruhani halleriyle bir önceki albüm Rewind the Film'e aitmiş gibi dursalar da, kapanışı bu albümün ruhunu yansıtan enstrümental Mayakovsky yapıyor. Bundan sonra da bize tekrar tekrar dinleyip mest olmak düşüyor. Keyifli dinlemeler..

Öne Çıkan Parçalar: Futurology; Europa Geht Durch Mich; Divine Youth; Sex Power, Love & Money

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder